BURCUNUZ : çin astrolojisi : Mesaj Sayısı : 125 Kayıt tarihi : 28/04/09 Yaş : 60 Nerden : Elbistan
Konu: Şehit kimdir, kim değildir? Salı Mayıs 05, 2009 9:32 pm
Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız.” (Bakara, 154) Şehitlik, Muhammed ümmetine tahsis edilmiş üstün bir gaye, büyük bir mertebedir. Peygamberimiz (s.a.v.): “Kim şehit olmayı içtenlikle dilerse, Allah, onu şehitlerin menziline ulaştırır. Bu kişi, isterse yatağında ölmüş olsun.” buyuruyor. (Müslim) Hz. Peygamber bir vesile ile ashabına “sizce şehitlik nedir?” diye sormuş, sahabiler de cevaben: “Allah yolunda öldürülmeye şehitlik diyoruz” demişlerdir. Bunun üzerine Allah Resulü: “Allah yolunda öldürülmenin dışında yedi çeşit şehitlik vardır. Vebadan, iç hastalıklarından, boğularak, yanarak, yıkıntı altında kalarak ölen kişiler şehittirler. Ayrıca hamile iken ölen kadın ve bakire olarak ölen kız da şehittir.” buyurmuşlardır. Hz. Peygamber, bir başka hadiste, Allah katında yüksek makamlara ulaşmış olan şehitlerin kul borcundan başka bütün günahlarını Allah’ın affedeceğini,bu kimselerin gördükleri hürmet ve kerametten dolayı dünyaya dönüp on defa şehit olmayı arzu edeceklerini; telef olan mallarının ise sadaka olup, ahiret azığı haline geleceğini ifade buyurmaktadır. Şehit üç çeşittir 1- Hem dünya, hem de ahiret bakımından şehit. Bu, savaş alanındaki şehittir. Bunun dünya bakımından hükmü şöyledir: Cumhura göre yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Ahiret yönünden hükmü ise, özel bir sevaba kavuşmaktır. Bu şehit, tam şehittir. 2- Sadece dünya hükmü bakımından şehit. Bunlar, kafirlerle veya asi ve yol kesicilerle savaşırken yaralandıktan sonra, hemen ölmeyip savaş alanından başka yere nakledildikten sonra ölen. 3- Savaş dışında zulüm edilerek, yahut suda boğularak, Allah için ilim öğrenirken ölen kimseler de şehittir. Dünya hükmü bakımından bunlara şehit muamelesi yapılmaz. Peygamberimiz (a.s.) hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Her kim malı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Kim canı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Her kim dini uğrunda öldürülse o kimse şehittir. Her kim ırzı namusu uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. (Müslim, 2/7)
İmansız kişi şehit olamaz Uhud harbinde Peygamberimiz’e (s.a.v.) demir zırh ile yüzü örtülü bir kişi geldi de: “Ya Rasulallah! Hemen harp edeyim de sonra Müslüman mı olayım?” diye sordu. Rasulullah (s.a.v.): “Müslüman ol, sonra harp et.” buyurdu. O da hemen Müslüman oldu, sonra vuruştu. Nihayet şehit edildi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): “Az işledi, fakat çok kazandı.” buyurdu. (Buhari, 8/277) Ebu Hureyre, bu hadiseyi bir bilmece haline sokarak, haydi bana bir kişi bildiriniz ki o, bir kere olsun namaz kılmadan cennete girmiş olsun, diye sorarmış. Allah (c.c.), iman edenlerin amellerini zayi etmez. Şehadet, Allahu Teala’nın mümin kullarına ilahi mevhibesidir. Bunu belirleyen Allah Teala’dır. Kullar, sadece zanni hükümle, hüsnü zan besleyerek umarız şehit olmuştur diye sadece iyi niyetini açıklar. İmansız olan kafirler hangi şartlarda olursa olsun onlar asla şehit olamazlar. Zira kafirin bütün amelleri seraba benzer. Beklentileri olmasına binaen umduklarını bulamazlar.
Vahiy ve sünnete itibar edilmeli “Peygamber (s.a.v.) size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr, 7) Kur’an-ı Kerim’e, din ve imana, Peygamberlerden herhangi birine Peygamberin bir sünnetine, bir hadisi şerife, bir İslam mabedine Allah korusun sövmek, hakarette bulunmak veya bunlardan birini küçümseyip hiçe saymak küfürdür. Tevbe etmeden, imanı, nikahını tazelemeden bu hal üzere ölenlerin ölüm şekli ne halde olursa olsun şehadet gibi muazzam rütbede nasibi yoktur. Rasulullah’ın da bulunduğu bir savaşta ashab-ı kiramdan biri için, “Ya Rasulallah, falan da şehit oldu.” buyurduklarında rahmet Peygamberi şöyle dedi: “Hayır o şehit olmadı. Çünkü “ne güzel savaşıyor” desinler diye savaştı, bundan dolayı şehit olamadı. Şehitlik ihlas ister, iyi niyete muhtaçtır. Amelleri niyetlere göre karşılık bulur.”